Eski Başbakanlardan Merhum Bülent Ecevit’in en yakınındaki kişiydi…
Ölümü sonrasında partinin Genel Başkanlığını da yapmıştı…
Uzun yıllar Bakanlık makamında da bulundu…
Zeki Sezer…
TV’ye çıkıp bir beyanat vermiş…
Beyanat doğru ifade değil aslında…
Yalvarmış, yakarmış; mahcubiyetini ifade etmiş…
Ve Başbakan’dan bir istirhamda bulunmuş!
“Beni affet!”
Abartı yok; ayniyle vaki…
İsterseniz olayı daha net bir biçimde aktaralım da, kafalar karışmasın…
Beyaz TV ekranlarında yayınlanan Uyan Türkiyem programına katılan Sezer, Başbakan Erdoğan'ın kendisine açtığı tazminat davasına değiniyor…
Bir tören esnasında yaptığı konuşmada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle mahkemece 10 bin tazminata hükmedildiğini, bu parayı ödeyecek durumda olmadığını ve Başbakanın affetmesinin altını çizerek şu ifadeleri kullandı…
''Çok üzgünüm. Bana genelde 'Senden siyasetçi olmaz' diyenler, 'Sen siyasette başarılı olamazsın' diyenler, yeterince sert olmadığımı masaya vurmadığımı söylüyorlardı. Katıldığım bir televizyon programında çok ağır konuştuğumu düşünüyordum. Canlı yayında bu kadar da olur mu, biraz hata yaptım diye kendi kendime hayıflanırken bir partili telefon açtı. 'Genel başkanım çok iyiydi konuşmanız ama biraz daha sert olsaydınız' dedi. Böyle bir durumda kimseye hakaret etmek gibi bir niyetim olamaz. Biraz ağır kaçan sözler olmuş, belki kastını da aşan sözler olmuş ama hakaret amacı kesinlikle aklımın ucundan geçmez.”
***
Yaptığı şeye verilecek ad var da…
Hukuki bir karşılık görmemek için yazmayalım…
Ancak, şunu söyleyelim ki…
10 bin lira için TV’ler aracılığıyla yalvarmak devlet yönetmeye talip birisi için hiç de şık durmamıştır…
Ayıptır…
İçinde bolca duyguları sömürü sosu katıldığını zannettiğimiz bu yakarışın başka bir sebebi de olabilir…
AK Parti’de siyaset yapma talebi…
Bu girişimle sıcak bir iletişim kurup, ardından demokratik solu temsil iddiasıyla yanaşmak…
Her iki hali de çirkin…
Haberi okuduğumda, Allah’ın Türk milletini koruyup kolladığına yeniden iman ettim…
Öyle ya…
Kimler bu devleti yönetmiş de, yine ayakta kalmışız.
Olayı hafızaları tazelemek bakımından da önemli bulduk…
12 sene önce bu insanlar ülkemizi yönetiyorlardı…
İçlerinden birisi de kendini vurmuştu…
ABD’den Kemal Derviş’i ithal de yetersizliklerinden dolayıydı…
Bütün bunları içim acıyarak yazıyorum…
***
Farklı bir fasıldan da iki satır yazalım…
“Önce şeref sonra hayat” diyen bilge kişiye milyon kere rahmet olsun…
“İnsanın yalnız ekmeğe değil, onura da ihtiyacı vardır” diyene de…
Hangi durumlar için söylenmiş acaba bu özlü ifadeler…
Öyle ya…
Napolyon, ölümü hiç ölçüsüne koyup, “Ölüm hiç bir şeydir; şerefsiz yaşamak her gün ölmektir” sözünü durup dururken söylememiştir.