Makina Mühendisleri Odası (MMO) Erzurum İl Temsilciliği Yürütme Kurulu Sekreteri Bahadır Yalçın, en fazla iş kazası ve meslek hastalığının yaşandığı 50‘nin altında işçi çalıştıran işyerlerinin denetim dışında tutulmasının, bu alanda çalışan işçilerin ölüm fermanlarını hazırlamakla aynı anlama geldiğini söyledi. Sözkonusu Yönetmeliğe göre, bir mühendislik sahası olan İş Güvenliği alanında Meslek Lisesi Ve Yüksekokul düzeyinde eğitim görmüş tekniker ve teknisyenlere, İş Güvenliği Uzmanı olma imkanı sunulurken, işyerlerinde uzun yıllar çalışmış olan mühendislerin bilgi birikimlerinin yok sayıldığını vurgulayan Yalçın, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 82. maddesine dayanılarak 2004 yılında "İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik" 20 Ocak 2004 Tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu yönetmelikle "iş güvenliği uzmanı" kavramı getirilmiş, iş güvenliği Uzmanı Bakanlık tarafından sertifikalandırılmış, iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik eleman olarak tanımlanmıştır.” dedi.
//YALÇIN İTİRAZ GEREKÇELERİNİ AÇIKLADI
Bu konuda arka arkaya atılan adımlara bakmakta büyük faydalar olacağını dile getiren Bahadır Yalçın, önce "İş Sağlığı Güvenliği Kanunu Tasarısı"nin ortaya sürüldüğünü, ardından iş sağlığı güvenliği tüzüğüinün de Danıştay‘a gönderildiğini hatırlatarak, sonrasında, konuyla ilgili bu adımlar atılmamış gibi, "İşyeri Sağlık Güvenlik Birimleri‘ne İlişkin Yönetmelik"in, 15 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini kaydetti.
Bahadır Yalçın, “Ancak, iş sağlığı güvenliği alanında temel düzenlemelerin başlıcası, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin temel yaklaşımları barındırması gereken ve Bakanlıkça hukuka uygun düzenlenmediği için Danıştay tarafından iptal edilmiş olan "İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği"nin yerine konulacak bir düzenlemedir. Bu yapılmadan yapılan düzenlemelerin birçok yönü askıda kalmaktadır. Yönetmelik, sanayiden sayılan ve devamlı 50 işçi çalıştıran işyerlerini kapsamaktadır. Oysa SSK 2007 yılı kayıtlarına göre, 50 veya daha fazla işçi çalıştıran işyeri sayısı 21.217 iken, 50‘nin altında işçi çalıştıran işyeri sayısı 1.095.421‘dir. 2007 yılında SSK istatistiklerinde yer alan 80.602 iş kazasından 49.549‘u 50‘nin altında işçi çalıştıran işyerlerinde meydana gelmiştir. 50‘nin altında işçi çalıştıran işyerlerinin iş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği hizmetlerinden yararlanmaması; iş kazaları ile meslek hastalıklarının engellenmemesi ve işçilerin hayatlarını kaybetmeye devam etmesi anlamına gelmektedir. Ortaya çıkan veriler ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğine çok daha fazla önem verilmesi gerekliliğine işaret ederken, yeni yönetmelik ve yapılan düzenlemeler hizmetin özelleştirilmesinin ya da işverenden ücret alan uzmanlarca yapılmasının çalışanların güvenliğinin sağlanmasına hizmet etmeyeceğini, çözüm getirmekten çok sorun yaratacağını göstermektedir.” diye konuştu.
//İŞ GÜVENLİĞİ YÖNETMENLİĞİ
MMO Yürütme Kurulu Sekreteri Yalçın, “Bu yönetmelik, mühendis ve mimarlar yönünden kabul edilemez bir düzenlemedir. İş güvenliği alanı bir mühendislik alanı olmasına karşın, söz konusu yönetmeliğe göre, meslek lisesi ve yüksekokul düzeyinde eğitim görmüş tekniker ve teknisyenler iş güvenliği uzmanı olabilmektedir. Elbette ki tüm mühendislik alanlarında olduğu gibi, iş güvenliği alanında da yürütülecek çalışmaların mühendis ve diğer teknik elemanlardan oluşan bir teknik ekibin işbirliği ile yapılması gerekmektedir. Ancak mühendis ve teknik elemanların eğitimleri de, üretim sürecindeki konumları da birbirlerinden farklıdır. Aynı hizmetin hem mühendis hem de teknik eleman tarafından yerine getirilmesi iş güvenliğinin sağlanmasının bir mühendislik bilgisi gerektirdiği gerçeğine aykırıdır. Yeni yönetmelikte, eğitim verme yetkisi yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Üniversiteler, Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri ile sınırlı kalmamakta, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun yetkilendirdiği kuruluşlara da iş güvenliği mühendisi yetiştirme yetkisi verilmektedir. Bu durum, iş sağlığı ve güvenliği alanının piyasalaştırılmak istendiğinin açık bir kanıtıdır.” ifadelerini kullandı.
//YALÇIN: ERZURUM’DA İŞ GÜVENLİĞİ UZMANININ BULUNMAMASI ÇOK ACIDIR
Erzurum’da ise, Çalışma ve Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü bünyesinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği konusunda iş güvenliği uzmanı bulunmamasının çok acı bir gerçek olarak yansıdığını dile getiren Yalçın, “İlimizde kamu kurumlarında ve sanayi tipi atölyelerde 50 veya daha fazla işçi çalışmaktadır. Çalışan personelin karşılaşacağı bir iş kazası ve meslek hastalığında olayı inceleyecek uzmanların olmaması düşündürücüdür. Meydana gelecek bir iş kazasında olayı inceleyecek uzmanların ilimize yapılan yatırımlar için dışarıdan takviye edilen müteahhit firmalar gibi çevre illerden takviye edilmesi 2011 olimpiyat şehrimize hiç yakışmamaktadır. Bu konu ile ilgili Sayın Valimizi, ilgili kurum yetkililerini göreve davet etmek bizim için mesleki bir sorumluluktur. Yeni yönetmelik, ilgili Bakanlıkta sadece 3 yıl müfettişlik yapmış olmayı işyerlerinde "iş güvenliği uzmanı" olmak için yeterli görürken, işyerlerinde bundan önce uzun yıllar çalışmış olan mühendislerin bilgi birikimini yok saymakta, bu kişilerin 220 saatlik bir eğitimden sonra "az tehlikeli" işyerlerinden başlayarak hizmet vermeye başlamalarını ve en erken 7 yıl sonra bir iş müfettişinin bilgi seviyesine ulaşacaklarını öngörmektedir. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için, bu alanda görev yapacak mühendislerin bilgi birikimi ve tecrübelerine ilişkin bir ölçüt konulması gereklidir. Ancak Odamızca eğitime tabi tutulmuş ve belgelendirilmiş üyelerimizin bilgi birikimlerinin ve almış oldukları yetki belgelerinin yok sayılması kabul edilemez bir durumdur. İş sağlığı ve güvenliği konusunda TMMOB ve Odamızın görüş ve uyarıları dikkate alınmalı, "iş güvensizliği"ni daha da arttıracak düzenlemelere bir an önce son verilerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü bünyesine iş güvenliği uzmanı bulundurulması ile ilgili çalışmalar yetkililerce ivedilikle başlatılmalıdır. İşçilerin ve çalışanların ancak iş sağlığı ve güvenliği sürecinin içine doğrudan katılımının sağlanması ile güvenli ve sağlıklı bir iş yeri ortamının yaratılmasının mümkün olacağı unutulmamalıdır.” dedi.