"HİPERAKTİVİTE SADECE ÇOCUKLUK DÖNEMİNE ÖZGÜ DEĞİL"
Erzurum'da devam eden 41. Ulusal Psikiyatri Kongresi kapsamında düzenlenen "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu" konulu konferansta konuşan Kanada Toronto Üniversite Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Turgay, hiperaktivite bozukluğunun tedavi edilmemesi durumunda kişinin benliğini, zihnini, yaşamını, çevresindekileri çok olumsuz etkileyebileceğini belirtti.
ÇOCUKLARDA GÖRÜLME ORANI
Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda düzenlenen konferansta konuşan Prof. Dr. Turgay, birçok ülkede yapılan çalışmalarda, farklı toplumda çocuklarda hiperaktivite görülme oranının yüzde 5-8 arasında değiştiğini belirterek, "Bu oran erkeklerde kızlara oranla iki üç kat daha fazla. Çocukların yüzde 80'i hastalığı gençlik çağında görüyor. Yüzde 60'ında erişkinlik dönemine kadar sürüyor. Hastalık ölçülerine uymayanlarda da çocukluktan başlayan birkaç belirti erişkinlikte kendini sürdürüyor" dedi.
ANNE VE BABADAN GEÇEBİLİYOR
Hiperaktivite bozukluğunun yüzde 30-40 oranında anne babadan çocuğa geçtiğini anlatan Prof. Dr. Atilla Turgay, "Çocuğunuzun yaramazlığı belki de hiperaktiv olmasından kaynaklanıyor. 'Geçer' deyip göz ardı etmeyin, bu onun bütün hayat başarısını etkileyebilir. Hiperaktivite yalnızca çocukluk dönemine özgü değil. Hastaların beşte birinde bozukluk tek başına hiperaktivite. Hastaların yüzde 80'inde ise bir başka bozukluk daha var. En az yüzde 60'ında ise üçüncü bozukluk var" diye konuştu.
KARŞI GELME BOZUKLUĞU
Prof. Dr. Turgay, konuşmasına şöyle devam etti: "En çok görülen hastalık, 'karşı gelme bozukluğu', daha sonra 'davranış bozukluğu' geliyor. Çocuk ve gençlerin en az yarısında ise 'özel öğrenme bozukluğu' görülüyor. Okul başarısızlığı hastalığın en önemli belirtilerinden birisi. Bu çocuklar okulu sevmiyor, okuldan nefret edebiliyor, okulu bırakabiliyor. Davranım bozukluğu gelişenler ise suç işleyebiliyor, saldırgan olabiliyorlar. Okulda 'çetecilik' gibi başkaldıran, suça yönelenlerle bir araya gelebiliyorlar. Gençlik döneminde ise tabloya anksiyete bozuklukları ve depresif bozukluklar ekleniyor. Erişkin hiperaktivitede ise hastaların yarısında görülen iki önemli bozukluk, 'anksiyete' ve 'depresyon'. Yeni hastalıklar eklendikçe tedavi zorlaşıyor. Erken tanı, erken tedavi bu ek bozuklukların gelişiminin önlenmesi için çok önemli. Bunların bazıları ilaçlara olumlu cevap veriyor".
HASTALIK KALITSAL
Hastalığın çok kalıtsal ve çok ailesel olduğunu anlatan Prof. Dr. Turgay, daha sonra şunları kaydetti: "Hastaların yüzde 90'ında hastalık nesilden nesle geçiyor. Tek yumurta ikizlerinde yapılan çalışmalar kalıtsal geçiş üzerinde duruyor. Ailede bir kişide hiperaktivite bulununca, bunun başka kardeşlerde, ana babada da olma riski yüzde 30-40 kadar yüksek. Biz hekimlere ve ailelere, ailede bir kişide bu hastalık varsa diğer aile bireylerinin de taranmasını öneriyoruz. Erişkinde olunca, onların çocuklarında olma olasılığı yüzde 30-50 arasında değişiyor. Hiperaktivite gelişiminde bazı kromozomların sorumlu olabileceği üzerine çalışmalar var. Bu çok genetik etkenli bir bozukluk".
AİLE TARAMASI YAPILMASI ETKİN BİR YÖNTEM
Batıda yapılan çalışmaların ancak bu hastaların beşte birinin sağlık örgütleri ve uzmanlarınca bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Turgay, bu durumun Türkiye'de daha da az bilindiğini, bilinen hastalardan başlayarak, bilinmeyenlerin de kolayca ayırt edilmesi ve aile taraması yapılmasının etkin bir yöntem olacağını belirtti.
HİPERAKTİVİTE BİR BEYİN BOZUKLUĞU
Hiperaktivite bir beyin bozukluğu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Turgay, "Bu hastalıkta beynin birçok yerinde değişik düzeylerde bozukluklar bulundu. En çok bozukluk, dikkat ve davranım kontrolünden sorumlu frontal lobda görülüyor. Beyincikte, iki yarım küreyi birleştiren yollarda, dikkat ve hafıza merkezlerinde, beyni uyarımda ve uyanık tutan merkezlerde bozukluklar var. Benim New York Medical College ile yaptığım birkaç çalışmada bu hastaların birçoğunda beyinde uyarım bozukluğu bulmuştuk. Beyinde şeker kullanımı bozuklukları da bildirildi. Beyindeki taşıyıcılardan norepinefrin ve dopaminde azlıklar vardı. Etkin tedavi ilaçlarının bu bozuklukları düzelttiğini biliyoruz. Ritalin ve concerta etken maddeleri, beyinde şeker metabolizma bozukluklarını ve elektrofizyolojik anormallikleri düzeltiyor ama bu kısa bir süre kullanım ile şifaya kavuşma değil, uzun yıllar kullanım gerekiyor" şeklinde konuştu.