İnönü Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cengiz Yakıncı, yaptığı açıklamada, "Yabancı dille eğitim ile yabancı dil eğitimi iki ayrı kavramdır. Yabancı dille eğitim; bireye mesleği, ülkenin resmi dili veya ana dili dışındaki bir yabancı dille öğretilmeye çalışılmasıyla olur. Yabancı dil eğitiminde ise, bireye mesleği ülkenin resmi dilinde veya ana dilinde öğretilirken bunun yanında bir yabancı dilin de öğretilmesi sağlanır. Bu kadar hızlı bilginin üretildiği ve iletişimin olduğu çağımızda, çocuklarımıza ve gençlerimize okullarımızda iyi düzeyde en az bir yabancı dil öğretmek zorundayız. Diğer bir deyişle, yabancı dil eğitimi verilmesinde kimsenin itirazı yoktur.
//YABANCI DİL EĞİTİMİNİN OLUMSUZLUKLARI
Diğer taraftan yabancı dilde eğitimin ise birçok sorunu vardır. Bunları incelersek; yabancı dilde okuma ve anlama hızı, ana dile göre çok daha yavaştır. Yabancı dille eğitim görmekte olan öğrencilerde bu hız, ana diline göre 3-5, bazen de 6-8 kat daha yavaş olabilmektedir. Bir öğrenci için bu yavaşlık, onun bütün öğrenme isteğini ortadan kaldıran bir işkenceye dönüşebilmektedir. Birçok okulda, İngilizce başlayan ders, yasak savar gibi bir süre yabancı dilde anlatıldıktan sonra, bir soru yüzünden ya dabaşka bir nedenle iletişim Türkçeye kayar kaymaz, bütün öğrencilerin "uyandıkları" gözlenmekte; ders, ancak o zaman başlamış olmaktadır" ifadelerini kullandı.
//YABANCI DİL SORUNU
"Diğer taraftan yabancı dille eğitim; yabancılarla kişiliksiz çizgide işbirliğine ya da beyin göçüne yatkın yurttaşlar yetiştirme oranını artırmaktadır. Okullarda eğitim dili olarak kullanılmayan dillerin hepsinin ölmüş olması, yabancı dilde eğitimin yıllar içinde getireceği bir sorundur" diyen Profesör Yakıncı, daha sonra şunları belirtti:
"Yabancı dille eğitim yapan gerçekten bağımsız hiçbir ülke yoktur. Yabancı dille eğitim, bugünden, hem öğrencilerimizin, hem öğretmenlerimizin başarılarını engelleyen, hem de uzun dönemde Türkçenin bilim dili olarak gerilemesine, ulusal dil niteliğini yavaş yavaş yitirmesine neden olacak çok sakıncalı bir yoldur. Ne yazıktır ki, zamanımızda üniversitelerde yabancı dille eğitime öncülük edenler kendilerini "milliyetçi" diye tanıtan kadrolardır."
Osmanlı İmparatorluğu'nun çöktüğü 20. yüzyılın başlarında Asya Türkiye'sinde 69 Fransız, 140 Amerikan okulu bulunduğu bildirilip, dağılım şöyle belirtildi:
"Fransız Okulları: Adana (1), Amasya (4), Diyarbakır (2), Filistin (7), Harput (5), Havran (4), Kadıköy (1), Kayseri (1), Lübnan (2, Malatya (3), Mardin (1), Mersin (1), Samsun (1), Sivas (1), Suriye (3), Tokat (1), Trabzon (1), Şebinkarahisar (2), Urfa (1).
Amerikan Okulları: Adana (1), Adapazarı (3), Amasya (10), Amman (20), Ankara (4), Antep (1), Biga (1), Bitlis (2), Boğazlıyan (1), Bursa (3), Dersim (2), Diyarbakır (3), Ergani (2), Ertuğrul (2), Erzurum (1), Geyve (1), Harput (9), İzmir (2), İzmit (2), Malatya (1), Manisa (1), Maraş (2), Mardin (3), Mersin (1), Muş (2), Sivas (20), Siirt (3), Sungurlu (1), Suriye (27), Şebinkarahisar (1), Talas (1), Tarsus (2), Tokat (1), Urfa (1), Van (2), Yozgat (2)."