Kısa yazacağım…
Biliyorum, rampa beyinler yine kızacaklar; ama…
Olsun!
Bu ülkede son on yıldır en çok telafuz edilen lakırdı nedir?
“Vatanı sattılar; satıyorlar!”
AK Parti iktidar olduğundan bu yana hiç soğutulmadan servise sunuldu…
Öyle ki…
Erzurum’da Ermeniler şu kadar mülk aldılar…
Hatay’ın yarısını İsralilliler satın aldı!
İstanbul’u Rumlar paraya boğup parsel parsel götürdüler...
Kıbrıs’ı hiç karşılığı olmadan vermiştik!
***
Hakikatte böyle bir şey hiç olmadı…
Hepsi yalan…
Tamamı hikayeydi…
Bu söylemlerin menbaı şimdi kendilerini “ulusalcı” olarak tarif eden kesimdi…
Masa başı üretilen haberlerdi yaptıkları.
Amaçları ise çok açıktı…
AK Parti etrafında bir düşman halesi oluşturmak.
Olmadı…
Zira, yalan sözün tesiri olmazdı.
Millet muhayyilesi gerçekle iftirayı ayırt etmekte mahirdir.
Hep öyle olmuştur…
Yine öyle oldu!
***
Şimdi başka bir hal varid!
Ancak, bu defada sapla samanı karıştırarak milletin kafasını alabora ediyorlar…
Daha önce yazdık!
Zafer Çağlayan her ne kadar AK Parti hükümetlerinde bakanlık yapsa da fikren zirken o kulvarda hiç olmadı ki…
700 bin liralık bir saatle ifade olunan durum Ondan zuhur etmişse yargılanıp, hesabını versin!
Aynı şey, Muammer Güler için de geçerli…
Zaten fezlekeler hazır ve seçim sonrası gereği yapılır…
Ancak!
Başta ulusalcı cenah olmak üzere, amansız AK Parti karşıtlarını bu durum kesmiyor!
İşin içine Başbakanı ve ailesini de monte edip servise sunuyorlar…
Hal böyle olunca da…
Çağlayan ile Güler için söylenenler de, “acaba”lı suallere muhatap olmaya başladı!
Yalancının evinin yanma hikayesinde olduğu gibi…
Oysa olması gereken, herkesin derin bir sükuta yönelmesi.
Ve…
İşi adalete tevdi etmesi…
Başbakan bunu söylüyor!
Biz de altını çizerek böyle olmalı diyoruz!
Gerisi hem anlamsız kalıyor; hem de, dedikodu millet arasına nifak tohumları serpmeden öte işe yaramıyor!