Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan önemli şeyler söylüyor…
Duyabilene, ön yargıdan uzak bakabilene elbet…
Şu cümlenin altını özenle çizelim lütfen; “Örgüt kendi kitlesine bir hikaye anlatmak zorunda. 'Biz teslim olduk, pes ettik' diyemez. O da kendi kitlesine onları dengeleyici söylemler içerisine girmek durumundadır."
O kadar çok şey ifade ediyor ki…
Türk devleti binlerce yıllık birikimi, geçmişi olan bir yapı…
Örselenmiş olsa da, kırıntısı dahi bu devleti daha yüzlerce yıl ayakta tutabilecek güçte…
Hal böyle olunca…
Yüzeyel bakıp değerlendirme yapma yanlışına düşmemek lazım…
Son 20, 30 yıldır “Devlet Aklı” kavramı tu-kaka edilip, siyaset jargonu ve ortak akıl konsepti yüceltilse de…
Uzun senelere sari her birim iç dinamiklerini ve şuursal alt yapısını tekvin etmiş oluyor…
Öyle ise…
“Modern siyaset bilimi litaretüründe, devletin politik eylemlerini kendiliğinden meşru sayan ve onlara bir tartışılmazlık, kutsallık atfeden otoriter ve muhafazakar düşünce” diye tarifi yapılan devlet aklı fonksiyonel haldedir…
O akıl da, ezbere iş yapmaz, yaptırmaz!
Akdoğan’ın tam olarak söylemek istediği şudur:
“PKK teslim olmuştur!”
Stop!
***
Bu durumda sual şu: “koparılan gürültüler de neyin nesi?”
Orada da devlet aklı devreye giriyor…
Siyaset kurumu istemese de, otomata bağlanmışçasına işleyen bir mekanizma…
Olması gerekeni olduruyor…
Bağırtılar, şamatalar; her iki kesimden gelen homurtular…
Hepsi ama hepsi bu şuursal altyapının dışa vurumu…
Olması gereken budur!
Oluyor…
***
İhtiyacımız olan şey; sabır, teenni..
Karlofça ile başlayan süreç bitiyor gibi…
Merkezi yönetim rayına giriyor…
Ekonomi düzeliyor…
Ordu yerli yerine raptediliyor…
Sosyal sahadaki bozulmalar tamir ediliyor…
Eğitim sistemi resetleniyor…
Hariciyemiz itibar zirvelerini zorluyor…
Ve…
Bu millet…
Asil Türk milleti güzel günlere uyanıyor…
Umutla…
Heyecanla…
Rabbimize yönelerek; dua, dua…
Bekliyoruz!