Eski belediye binası önündeyim..
Menderes Caddesinin İstasyona uzanan güzergahını temaşa hali..
Belediyeden sesler dökülüyor caddeye..
Dinliyorum..
Can Yücel’in Her Şey Sende Gizli’sini okuyor biri..
‘Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü.. ‘
Sevdiklerin kadar..
Hatıraların çığlığında kayboluyorum..
Ağlıyorum..
Edip Cansever’in Umuş’uyla br avaz çınlıyor kulaklarımda bir avaz..
‘Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.”
Ve sonra yine sesler dökülüyor Belediyeden caddeye..
Ve sesler..
İnanmazsınız amma..
Sesleri görüyorum..
**
Bir makam arabası yanaşıyor Belediye önüne..
Zeki Yanık ağabeyi iniyor önce..
Sonra Mehmet Mollaoğulları..
Ve Sonra Güllülü..
Hiç aksatmadığı biçimde bir inşirah dökülüyor dudaklarından..
Ardından İhlaslar, Fatihalar..
Ve haydi Bismillahlar..
Girişte Ömer Doğan, İbrahim ışık, Talip emmi, İsmail Dayı ağabeyiler karşılıyor başkanı..
Esselam, kablel kelama riayet halini seyrediyoruz..
Sonra hatırlaşma..
2’inci katın önünde Alev Çelebi ablamız, Ahmet Faruk Sinanoğlu ağabeyimiz, Metin Ceylan hocamız var..
Sabah çayını sunmak için bekleyen Nejdet yine heyecanlı..
Bizim Mehmet Daldomuz, Bedrettin Derici(Bedo) ile Zakir’imiz alesta halde..
‘İyi misiniz’ diyor Güllülü..
Sağolun başkanımlar yağıyor etrafa..
Özel Kalem salonu yine tıklım tıklım..
Aş, iş bekleyenler..
Birkaç yaşlı..
Güllülü hemen ellerini uzatıyor musaffa için..
Sonra hele buyurun diyor hele buyurun bir sabah dertleşmesi yapalım..
Onlar anlatıyor, Güllülü dinliyor, Özel kalem personeli talepleri nota döküyor..
Ve bir Erzurum mesaisi başlıyor..
**
Basın bürosunda mesai yoğun..
Vahdet Nafiz Aksu haber bültenini döküyor daktilodan kağıda..
Esat Bindesen görüşme gündemini hazırlıyor masasında..
Tatlı bir telaş..
Sonra 111 00’lı telefonun sesi sarıyor odayı..
Karşıda Reis Muavini Süreyya Narmanlıoğlu var..
‘Başkan Geldi mi Ayhanım’ diye soruyor..
Ve Belediyede gün başlıyor..
**
Salı Encümeni var bugün..
Fen işleri Müdürü Hayrettin Haşıloğlu, ESKi Müdürü Haşim Tohumcu, Yazı işleri Müdürü Lütfi Çelebi, Gelir Müdürü Kaya, Zabıta Müdürü Fuat Yayatıcı, Park ve Bahçeler Müdürü Hadi Yazıcı, İktisat Müdürü Abdullah Sekmen, Temizlik İşleri Müdürü Hasan Topçu, Mezbaha Müdürü Bahriyeli Cevdet, İmar Müdürü Nejdet, Halıcılık Müdürü Yavuz Eyüpoğlu, Muhasebe Müdürü Yavuz Bektaş, Personel Müdürü Şahin Özbey, Gecekondu Saymanı Recep Yıldız, Terminal Müdürü Eyüp Tedük ellerinde dosyalarla günün brifingini sunuyorlar Başkana..
Belediyenin yeni kavuştuğu telsizden bir anons duyuluyor..
16, 03 diyor Hadi bey..
Gündelik programına ait bir ayrıntıyı iletiyor…
2. kattan süzülen çay kokusu sarıyor Belediyeyi buram buram..
Lalapaşa semasından yayılan ışık hüzme hüzme yayılıyor Belediyeye..
Hemen biraz ırakta Vali Recep Birsin Özen’in geldiğini görüyoruz mesaiye..
Mütebessim çehresiyle caddeden geçenleri selamlıyor..
Ve Erzurum uyanıyor..
Ve Erzurum sabahı karşılıyor..
**
“Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü.. ‘ dizeleri bir günün fragmanı gibi geçiyor gözümün önünden..
Sevdiklerin kadar iyisin..
Bir Erzurum sevdalısı ya Güllülü..
Bir Erzurum..
Ve Yasa: ‘Sevdiklerin kadar iyisin’
Ve Güllülü Erzurum kadar heybet..
Erzurum kadar vakar..
Ve Erzurum kadar, Erzurum’u sevdiği kadar iyi..
Ve yasa: ‘Sevdiğin kadar sevileceksin. ‘
Ve Hakikat Güllülü Erzurum’u, Erzurum da onu seviyor..
**
O gün bir sevinç var Belediyede..
Kaynağı bulunan Dabakhane Çeşmesinin ikincisi açılıyor Kevencilerin başında.
Açılış heyecanını yaşıyor Su şefi Yakup Pirimoğlu, elektrik şefi Efendi Güvercin..
Necati Karadağ karrşılıyor törene gelen Güllülüyü..
Merhum Efendi(Geyik) Uzunyayla’nın Dabakhane şiirini okuyor mikrofanla Esat..
‘Dabakhane Çeşmesi..Çeşmeler bercestesi’ diyor şair..
İlk suyu dolduruyor Güllülü avuçlarına..
Sonra bir huşu ile Dönüyor kıbleye bismillahla yudumlarrken, Aziz olsun diyor, sonra inşaatı gerçekleştiren personele dönüyor: ‘Siz de Dabakhane suyu gibi aziz olun’ niyazını paylaşıyor..
Aminler yükseliyor, aminler..
Dabakhane suyuyla can buluyor herkes..
Bakırcılardan çekiç, Tebrizkapıdan siftah sesleri duyuluyor..
Ve Erzurum, sevdalısı elinden bir eserle daha buluşuyor.
Bir abı hayat dökülüyor kurnadan..
‘Erzurum’un ab ı tabı Nevbahar olsun da gör’ avazı yükseliyor Dabakhaneden..
Su bir şeyler söylüyor..
İnanmazsınız amma..
Sesleri görüyorum..
Su anlatıyor, dinliyorum..
***
Dabakhane çeşmesi önündeyim..
Su, son Dadaşlardan Güllülü için ağlıyor..
Dinliyorum..
Bir yaş, bir yaş, bir yaş dökülüyor gözümden..
Son Dadaşlar için..
Son Erzurumlular..
Su ağlıyor ve ben ağlıyorum..
İnna Lillahi…
**
Bir Can Yücel kasırgası esiyor beynimde..
Bir Yücelce yüce bir acı..
Dizeleri dökülüyor dudaklarımdan..
“Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...”
Okuyorum.. Okuyorum..