Serra Yılmaz isimli bir kadın, bir televizyon programına çıkıp ipe sapa gelmez laflar etmiş. Oyuncuymuş; ama kendisini bugüne kadar hiç görmemişim. Resmini yazımın hemen yanında bulacaksınız. Bir çoğunuzun da bu kadıncağızı daha önce gördüğünü zannetmiyorum.
Söyledikleri şunlar:
“Ben bu ülkede inanan kesimin fazla ezildiğini düşünmüyorum. İşkence görüp şu anda toprağın altında ne idüğü belirsiz çukurlardan kemiği çıkanların yanında; "Başımı bağlayarak üniversiteye gidemedim" çok büyük bir baskı örneği değil. İnsan utanır. Manevi bir işkence olarak da görmüyorum bunu. Laikliğin olduğu bir ülkede böyle şeyler olabilir. Ama başını örtmek konusunun kadınlara karşı kullanılan bir araç olmasını da istemiyorum. Ben aslında insanların kapalı olmasından hiç hoşlanmıyorum. Ama bu bir tek beni ilgilendirir, onları ilgilendirmez. İstediği gibi örtünüp çıksınlar.
(…) Ben bazen korkuyorum başörtülülerden. Geçen gün hastaneye gittim, içeri girdim simsiyah bir öcü geldi üstüme. Korktum, korkutucu geliyor bana. Ama hiçbir zaman kimseye "Neden başını örttün?" deme hakkını kendimde görmüyorum. Dolayısıyla hiç kimsenin de bana "Sen niye başını açık geziyorsun? Niye içki içiyorsun?" gibi bir şey sorma hakkı da yok. Bu konuyu sömürerekten baskıya uğradığını iddia eden arkadaşların haklı olduğunu düşünüyorum ama bunun çok da hayati bir baskı olduğunu düşünmüyorum.”
***
Bizi takip edenler bilirler ki, fikrini söyleyene, düşünceleri saygıdeğer olmasa da, sözümüz olmaz… Taa ki, söyledikleri insanların inançlarına hakaret noktasına varıncaya kadar… Şimdi bu kadıncağız, işi öyle abartmış ki, başını örteni öcü diye tarif etmiş. Yani, hem insanı aşağılıyor, hem de inandıkları değerleri...
Psikolojide kusur algısı diye bir kavram var…
Özü itibariyle şunu söylüyor: “Kusurluluk şemasına sahipseniz kendinizi bir şekilde kusurlu, hatalı, kötü, istenmeyen, kalitesiz, değersiz, sevimsiz, aşağı veya sevilmez vb. olarak algılarsınız. Buna paralel olarak da kendinizle ilgili hissettiğiniz kronik duygu“utanç” olur. Yani kendinizden utanırsınız.
Kusurluluk algınızın dayanağı(bu dayanak gerçekçi değildir) çok değişken olabilir. Bazı kusurlarınız açık(bencil olmak; öfkeli dürtülere veya kabul edilmez cinsel arzulara sahip olmak vb) bazıları ise gizli(beğenilmeyecek fiziksel görünüş, sosyal beceriksizlik) olabilir. Kusurlu hissettiğiniz durumlar arasında şunlar yer alabilir: çok öfkeli, çok sıkıcı, çok yoksun, çok beceriksiz, çok tembel, çok huysuz, çok şişman, çok zayıf, çok uzun, çok kısa, çok garip, çok güçsüz, çok budala vb. olarak algılayabilirsiniz kendinizi mesela. Kabul edilemez cinsel ya da saldırgan tutkulara sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz.
Kusurluluğunuzu varoluşsal bir durum olarak algılarsınız. Yani, yaptıklarınızdan dolayı değil, “kusurlu olduğunuz için kusurlusunuzdur” size göre. Dolayısıyla aksi ispatlansa bile siz kendinizi kusurlu olarak algılama eğiliminde olursunuz.
Başkaları tarafından kabul edilmemeye, beğenilmeye, suçlanmaya aşırı duyarlısınızdır; çünkü kabul edilmemek, beğenilmemek, suçlanmak sizin için bir felakettir. Başkaları yanında aşırı utangaç davranırsınız; çünkü kendinizi sürekli başkalarıyla karşılaştırabilirisiniz. Kendinizi yakın ilişkilerinizde ya da daha geniş sosyal dünyada(ya da her ikisinde) kusurlu hissedebilirsiniz.”
***
Anladığımız kadarıyla bu kadın, böylesi bir rahatsızlık içerisinde… Kendini, kusurlu, ayıplı buluyor… Fiziksel görünüşü gerekçesiyle olma ihtimali çok yüksek. Bunu çeşitli terapi yöntemleriyle aşmak, tedavi etmek yerine, başkalarını da kendisine ortak yapıyor!
“Öcü” kavramı, yine galip ihtimal aynaların kendisi için yansıttıkları acımasız bir niteleme… Biz, Allah’ın yarattığı her varlığı sevimli buluruz. Ama, Serra kadın, kusurluluk algısını öcü tarifine kadar vardırmış…
Kendisine dostça önerilerde bulunacağız… İçine düştüğü bu psikolojik rahatsızlığın tedavisine dönük öneriler… Dini değil, bilimsel; vakit geçirmeden yapmasını salık veriyoruz…
Buyursun baksın:
Serra hanım, muzdarip olduğuuz hastalığın tedavisinde temel amaç “öz saygınızın yükselmesini sağlamak ve kendinizle ilgili algınızı gerçekçi bir duruma getirmektir.
Terapi sürecinde, bir insan olarak sevgi ve saygıyı herkes kadar hak ettiğinizi görmeye çalışırsınız.
Psikoterapiyle birlikte kendinizi başkalarının yanında daha rahat hissedebilirsiniz. İnsanlarla ilişki kurmak size zor gelse de bundan kaçınmazsınız. Olumsuz duygularla karşı karşıya kalmayı göze alabilirsiniz.
Diğer insanlara karşı bakışınız daha gerçekçi olmaya başlar. Onların sürekli sizinle ilgili olumsuz düşüncelere sahip olduklarına dair inancınızı test etmeye çalışırsınız.
Kendinizi diğer insanlara(gerçekçi oranda) açabilir ve başkalarının da kendilerini size açmalarına müsaade edersiniz.
Başkalarının yanında yapamadığınız şeyleri(yemek yemek, oturmak, konuşmak vb.) yapmaya çalışırsınız. Genel olarak sosyal ortamların tehlikeli olduğuna dair inançlarınızı test edersiniz.
Kendinizi aşağılık ve kusurlu hissettirecek tutumlardan uzak durmayı becerebilirsiniz artık.”
İşte bu kadar…
Bunları becerdiğiniz ölçüde, başörtülüleri de öcü gibi görmekten kurtulmuş olursunuz…
Bir deneyin bakalım.