Yazar Şebnem Burcuoğlu’nun kaleme aldığı Romanın adına takıldım.
Henüz okuma fırsatım olmadı..
Eserin ismi neleri çağrıştırmadı ki..neleri..
Hiç bir ifade bu zamanda, zamanı ve zamaneyi böyle seçkin biçimde tarif edemezdi.
‘Kocan Kadar Konuş..”
Hani alışmıştık, paran kadar konuş, rütben kadar konuş, bilgin kadar konuş, yaşın kadar konuş..
Hoş, bunlar da güzeldi de..
‘Kocan Kadar Konuş’ gibi değil..
Dedim ya eserin tem’ini bilmiyorum..
Roman benim kast ettiğim manaya işaret etmemiş de olabilir..
‘Anlattığın anladığım kadardır’ ölçüsünde, isimden yaptığım çıkarım beni cezbetti..
Ya da gösterdiği adres..
Vurguladığı doğru..
Odaklaştığı gerçek..
Kocan Kadar Konuş..
Bilginin, fazilet ve erdemin güç olmaktan çıktığı, para ve makama yerini terk ettiği günümüz için yapılacak için en mükemmel tanımlama..
Halimiz bu çerçevenin içindedir.
İtibarınız; paranız, emvaliniz ve makamınız kadardır..
Yalnız sizin değil..
Eşinizin, çocuğunuzun ve ailenizin itibarı da öyle..
Para bir farkındalık ölçütü..
Ya da makam..
Aslında Hocanın ‘Ye kürküm Ye’ fıkrasına saklanmış hakikat..
Sosyal statü nizamnamesi..
Şahsiyetiniz, bilginiz, edebiniz, görgünüz…
Düzgünlüğünüz, özgünlüğünüz…
Bunlar önemsiz..
Esas olan şu:
Paran kadar konuş, rütben kadar konuş, diploman kadar konuş, yaşın kadar konuş..
Araban kadar konuş, evin kadar konuş, giyimin kadar konuş…
Ve nefis bir ekleme:
‘Kocan Kadar konuş’…
Ya da..
Sus..
Şöyle bir bakın etrafınıza..
İnsanın eşrefi mahlukat, üstünlüğün takva olduğu hakikatine güya iman etmiş, mütedeyyin kesime de dikkat kesilin..
Onların çoğunda da bakış maalesef bu..
İnsanın musalla taşında fabrika ayarlarına geri dönüşünü hepimiz unutmuşuz..
Suskunların çoğaldığı zamandayız..
Ya da sükut edenlerin..
Ya da sükutu hayale düşenlerin..
Hedef Karun gibi olmak…
Hikayesi kimsenin umurunda değil..
Musa olmak out..
Karun olmak inn..
Merhum Yahya Kemal bir rübaisinde:
‘Devretse muradınca bu cihanın sonu ne/Hatmetse eğer o destanın sonu ne/Yüzyıl emelince geçse mesud olsan/Yüzyıl dahi zammolsa zamanın sonu ne?...’
Diyor..
Bir başka rübaisinde hayatı özetliyor:
‘İkbale geçen hayli taraftan övülür/İdbare düşen de her taraftan sövülür/Ahir övülen, öven, söven birlikte/Hep aynı değirmende karışmış dövülür…”
Kimin umurunda ki..
Kimin..
Biliyorum ki, bu yazıyı da kocası kadar konuşamayanlar, ya da kürkü olmayanlar okuyacak çoğunlukla..
Onlar zaten sükuta bürünmüş..
Onlar hayat ışıklarını idare lambasına döndürmüş..
Bizimki sadece zamana terk edilmiş bir not bırakmak..
En iyisi yine Akif’i okumak mı ne..
Hele Seyfi Baba’yı..
Karunların bize tenezzülü yok..
Musalar da gittiler..
Asri’de bir arsa almak düşer bize..
Ona da gücümüz yeterse..
Her ne ise..
Muradımız serzeniş değil..
Zaten kim okur, kim dinler ki..
Burcuoğlu bizi nerelere götürdü…
Nerelere..
Kocası kadar konuşamayıp susanlara…
Musa olmak için yarışanlara
Selam ile…