Kimse kendi özelinin açıklanması, paylaşılmasını istemez. Hakkında dedikodu yapılması, karalamaya uğramak, bühtana maruz kalmak, iftiraya çarptırılmak kimsenin, ama hiçbir kimsenin arzuladığı bir durum değildir.
Ancak…
Kahır ekseriyette, gerek gazete okurları ve gerekse tv izleyicilerinin en çok rağbet ettikleri haber türü de maalesef ki maalesef bu tür aktarımlardır.
Kendisi için istemediğini başkasında görmek..
Diğer insanların sırlarına muttali olmak.
Başkalarının özellerini bilmek..
Atılan iftira, yapılan dedikoduyu paylaşmak..
Toplumsal hastalığımız..
Hele Erzurum, hele Erzurum..
Erzurum’da nice insanlar vardır ki, yıllardır yapmadıkları, işlemedikleri olayların içine çekilmiş, iftiralara uğramış ve iftira çamurunu silemedikleri için, haklarını ahrete devretmiştir..
Niceleri vardır..
Bu şehirde zaman zaman yüksek perdeden sesi çıkan dedikoducu güruh, sessiz kahır ekseriyeti dedikodularla muhatap etmiştir..
Çamur atmışlardır, izi kalmıştır..
İftira atmışlardır, yarası kalmıştır..
Karalamışlardır, karası kalmıştır..
İftira, bühtan, dedikodunun inancımızda yeri yoktur..
Milli hassasiyetlerimiz de bunları reddeder..
Ne ki bir yaygın hastalıktır ki, hele Erzurum’da, hiç şifa bulmaz..
Erzurum’da siyaset yapıp ta karalanmamış, adı hırsıza, yolsuza çıkmamış kaç kişi vardır?
Erzurum’da ticarette öne çıkıp da adı yolsuzluk iftiralarına bulanmamış kaç işadamı, kaç girişimci, kaç yatırımcı vardır?
Bunları niye hatırlattık bilir misiniz..
Maksadımız Erzurum’un onmayan yarasını deşmek değil..
Zaman zaman, gazetemizde tecavüz, cinsel istismar başta olmak üzere, dadaşlık duruşuna zarar veren haberlerin yer almayışından ötürü sitem alıyoruz..
Trafik kazalarında kazazedelerin isimlerinin niçin verilmediği soruluyor, ya da eleştiriliyor.
Sebebi yukarıda izah ettiğimiz durumdan ötürüdür.
Haber, bülten kaynaklı da olsa yanlış olabilir..
Her hangi bir olaya karıştığı bildirilen insan suçsuz olabilir..
Bir kazaya karışmış şahıs, o anda o araçta ve o yerde bulunmak istemeyebilir..
Bizim gazetecilik anlayışımız, merhum Demir Bilirdönmez Ağabeyimizin öğrettiği ilkede olduğu gibi icazetlidir..
Gözünü yedi defa silmeden, gördüğünü söylemeyen ecdadın torunları, insanların evlatlarıyız..
Hemen duyduğumuzu, gördüğümüzü, işittiğimizi, aktarılanı sütunlara taşımak gibi, cazgırlık anlayışına turistiz.
İster suçlu, ister suçsuz olsun, her insan hayatı değerli, her insan onuru kıymetlidir..
Herkesi kendimiz gibi bilir ve düşünürüz.
Nefsimize yapılmasını istemediğimizi, başkasına da reva görmeyiz.
Dedikodu kaynaklı duyumları, iftira bazlı bildirimleri haber yapmayız.
Başkasının ticari, siyasi, sanatsal, kamu hayatına zarar verecek iddiaları sütunlarımıza da, sitemize de taşımayız..
Hakka ve hakk divanına inanırız..
Yarın yüce divanda yaptıklarımızın sorulacağına imanımız vardır.
Gazeteciliğin, doğru ve dürüst zeminde yapılması gerektiğine inanırız..
Muhatabımız, yegane muhatabımız Cenabı Haktır..
Gazetemizin tirajı, sitemizin tıklanma sayısı, insan onurundan daha önemli değildir..
Hele dadaşların onurundan..
Bu hakikati dadaş duruşlu okurlarımızla paylaşmak istedik..
Haddi aştıksa affola..