Kanuni zamanıdır.
Bir kadın Fransız seyyah İstanbul’u anlatır.
İlgi çekici bir tespit vardır seyahatnamesinde: ‘İstanbul sokaklarında aç kedi yok, hemen hepsi sıhhatli ve canlı. Paris sokaklarında kediler sıska, bakımsız ve hastalıklı. ‘
Fark niyedir ve nedendir?
İstanbul sokaklarında merhamet vardır.
Kurani bir merhamet..
Yaşarken yaşatanlar..
Yaşatarak yaşayanlar..
Merhamet medeniyetinde sokak kedileri bile aç değildir, sahipsiz ve bakımsız değildir.
Hak vardır..
Kul hakkı vardır..
Hayvan hakkı vardır..
Önemlisi: Hak korkusu vardır..
Gerçek: Allah korkusu vardır..
..
Erzurum sokakları..
Geniş caddeler, görkemli siteler, bahçeli evler..
Kanuni’nin şehridir ya hani Erzurum..
Hatırası yaşatılmakta mıdır, ki merak ederiz..
Bahçelere baktık..
Sorduk, soruşturduk..
Hiçbir sitenin bahçesinde, bir sokak kedisi barınsın diye yapılmış barınak yoktur.
Soğuktan korunsun diye üstü kılıflarla kapatılmış marka marka lüks arabalar vardır..
Bazında kameriyeler..
Bazısında süs havuzu..
Zemherinin şehrinde, 9 ay soğuğun hakim olduğu bu şehirde, bir bahçede olsun, soğuktan ölmemek için sığınak arayan sokak kedileri için, tek bir barınak yoktur.
İki tane meyve kasasını bir araya getirerek bir küçük kedi evi yapmayı düşünmemiştir kimse.
Kediler kış aylarında Parisli cinslerine benzer olmuştur..
Merak ederiz ya..
Erzurum’da, adı manevi hassasiyetle kaydedilen bu şehirde, kaç evin balkonunda kuşlar sığınsın diye bir küçük yuva yapılmıştır?
Kaç ağacın üstüne kuş barınağı kurulmuştur?
Bilir misiniz?
Duysam da, görmedim.
Oysa bir farkı olmalı Erzurum’un..
Bir farkı ki dadaşça..
Hakça..
Amma..
Üzgünüm..
I am sorry..