-İŞİN TÜRKÇESİ-
Suskunluğun Rantına Sığınanlar!
Bizde, devlet yahut millî müşterekler aleyhine beyanat verip adliye kapısına dayananların ortak savunmalarına bakınız; ana tezleri "demokrasi, insan hakları ve fikir özgürlüğü" dür.
Eşber Yağmurdereli'den kimi inanç tacirlerine varıncaya kadar, devleti rencide edici beyânat verme hobi ve alışkanlığını sürdüren her şahıs ve gurubun değişmez kılıfıdır demokrasi, insan hakları ve fikir özgürlüğü.
Bu kesim gayet bilinçli olarak, gerek medya ve gerekse de diğer fikrî platformları kullanarak, "devlet ve millet" mukaddeslerini tarifsiz bir duruma getirmek için olağanüstü çaba sarfetmekte.
Devlet'i tarif edemez, millet olduğunuzu hissedemezseniz; o zaman onları yıkmak ve yok etmek için sarfedilen çabaların da, fikir özgürlüğü adına, karşısında olamazsınız.
Mukaddesleri tartışılır hale getirmek, geçmişte marksist sistemin takip ettiği bir yoldu. Bugün biraz cehaâlet, biraz ihânet ve biraz da herhangi bir elite sığınmak gayretini taşıyanlar, bu yolu kullanarak marksistlerle usûldaş olmaya başladılar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmak, Lâhey Adalet Divanı'na sığınmak zûl'ünü, Türk Devleti'nin adalet ve himâyesinde bulunmaya tercih edenler çoğaldıkça, millî benliğimiz de rencide olmaya devam ediyor.
İşin tuhaf ve çirkin yanlarından biri de, geçmişte Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi'ne girip, siyâsî mülâhaza ve faydacılık adına saf değiştiren bazılarının, güya inanç adına bu çirkinliğe tâviz ve destek vermeleri olmuştur.
Fikir özgürlüğü kisvesi ile millet, devlet ve mukaddes adına ne varsa hepsine birden saldıranların tahammül edemediği tek şey; devletini ve milletini sevenlerin fikir beyân etmeleri ve onlara düşman olanları eleştirmeleridir.
Onlar devlete saldıracaklar, susacaksınız; Türk Milleti'ne hakaret edecekler göz yumacaksınız; inancınızla alay edecekler, anlayışla karşılayacaksınız; ama asla bu fikrin solaklarını ve suduklarda dolaşanları tenkid etmeyeceksiniz.
Onlar ya Nobel'e adaydırlar, yahut mağduriyetleri (!) merhamet celbedicidir.
Bunlara yaranmaya çalışan sudukçular, yani "fikrin fahişeliğini" tercih edenlerin fikrî düşüklüklerine tahammül edeceksiniz; çünkü onlar da, ya üstâd, ya ağabeyi yahut sermaye yaltakçısıdırlar.
Ekonomik göstergelere, döviz piyasasına celbettiğimiz dikkati fikir borsası'na çevirmediğimiz için, enflasyon devlet düşmanlığından daha önemli gibi gösteriliyor.
Fikri karaborsaya düşürenler, ihânet tezgahlarında kapitalizm adına, bazen de inanç adına yeni şuur örüyorlar millete.
Bu modelde millî ve dinî hiçbir endişeye yer yoktur.
Herşey tartışılabilir, devlet rencide edilebilir, milliyet pekâla değiştirilebilir.
Yani, toplumları millet haline getiren kabuller, duygu ve düşünceler yok edilmektedir.
Hz. Peygamber'in(sav) adına edilen hürmetten, O ismi taşıyanlara Mehmet diye hitap eden bu yüce milletin içine düşürülmeye çalışıldığı hâl ve senaryo budur.
Din'i inkâr edenler kadar, din diye Arap örfünü dayatanlar da bu çirkinliğin ortaklarıdır.
Fikir özgürlüğü havarilerine dikkat ediniz, bazılarının ecdadlarını araştırınız; Onlar cedlerinden tevârüs eden devlet'e ihânet fikirlerini serdetmenin gayreti içindedirler.
Türk Tarihi'ni ve Türk gerçeği'ni altüst etmeye çalışanların nesilleri yok mu oldu sanıyorsunuz?
Genç Osmanların neslini tüketmeye çalışanların varlığı onlar yüzünden değil midir?
Her ferdi; İlâ'yı kelimetûllah'a gönlünü adayarak, Trablus'tan Bingazi'ye; Agra'dan Mohaç'a; Nil'den Tuna'ya; Estergon'dan Kırım'a kadar bir Türk, bir müslüman haritası oluşturmak için kanını ve canını vermeyi ibadet sayan devleti ebed müddet fikrine iman etmiş yüce milletimizin, asgari müştereklerinden biri olan "büyük devlet, yüce millet" fikrini yıkmaya çalışanlara herkes tepki göstermek mecburiyetindedir.
Sessiz kalanların bozguncular kadar suçlu olduğuna inanıyoruz.
Bizi popçu, topçu bir millet haline getirme uğraşısı verenlerin de vebâli ve günâhı büyüktür.
Kendini hiç olmazsa fikrin solu'nda, yahut Lenin'in mozolesinde gösterenlere sözümüz yok.
Onların adresleri de, niyetleri de bellidir.
Korkunç, kötü ve iğrenç olanlar; fikrin suduğunu tercih edip suskunluğun rantına sığınanlardır.
"Bana değmeyen ... bin yaşasın" mezhebinden olanlardır.
"Helva bana değsin de ölü gorbagor olsun" meşrebini sergileyenlerdir.
Ah sudukçular ah...
Emin olun ne çekiyorsak sudukçulardan çekiyoruz.