Muhalefet etmekle, eleştirmek farklı..
Birinde karşı durmak, diğerinde ise içinde olup durum değerlendirmesi yapmak var..
Erzurum genel havası itibarıyla birincisini tercih ediyor hep..
Ve bu yüzden kazanamıyor..
Bir illet gibi sarmış bizi..
Yazık...
Başbakan Erdoğan Pazar günü Erzurum’un misafiriydi..
Açılışlar yaptı, halka hitap etti..
Meydanda olan dadaşlar, ağırlama babından dadaşlık izzetini sergilediler..
Bayraklarla donalı alanlarda, milli bir ambians hakim oldu..
Sonrası vatandaşa kulak kesildik..
Yorumları dinledik..
Gazetemizin manşetinde Başbakan’ın “Erzurum Türkiye’nin incisi” tespiti vardı.
Doğruydu ve haklıydı...
Zira Erzurumlu AK Partili olsun olmasın, sırf Başbakan’ın şahsında Türk Milletine yapılan Hakkari, Diyarbakır ve Van’daki çirkinliğe milli duruşuyla cevap vermek için oradaydı..
Verildi de..
Ya da anlayan anladı...
Erzurum bu Milletin en nadide değerlerini barındıran özel bir il..
Milli dokusu, kültürü ve haysiyetiyle..
Türk Milletine ait en canlı genlere sahip olmasıyla..
Erzurum bu babda elbetteki yalnız Türkiye’nin değil, Türk Dünyası’nın da incisi..
Başbakan bu gerçeği vurguladı..
Alvarlı Efe’nin “Erzurum kilidi Mülkü İslam’ın” vurgusunun bir başka versiyonu bu..
Aldığımız, duyduğumuz tepkiler ise oldukça anlaşılmaz oldu..
Denildi ki, “Başbakan geldi, Erzurum’a ne verdi?”
Ne verecekti ki...
Ne bekliyorduk da bulmadık?
Başbakan şu serbest piyasa ekonomisi içinde devlet eliyle fabrikalar mı kurmalıydı?
Para mı dağıtmalıydı?
Ne yapmalıydı?
Ya da şöyle söyleyelim, neyi istedik de yapmadı veya vermedi?
Sorun kendinize lütfen sorun..
Biz sermayemize, biz beşeri değerlerimize sahip olup, onları birer sosyal ve ekonomik kıymetler haline getirebilmiş miyiz? Hayır...
Biz ekonomik kaynaklarımızı belirleyip onları yatırımlarla ifade için güç birliği yapmış mıyız? Hayır..
İçimizdeki değerlerimize samimiyetle sahip olup onları birer marka haline getirmek yolunda ittifak etmiş miyiz? Hayır...
Siyasette, ticarette, sanatta hakkı yenen Erzurumluların davacısı olmuş muyuz? Hayır..
Sadece kim iktidardaysa ona muhalefet olmuş, kendi içimizde yaşanan seyircilere seyirci kalmışız..
O kadar...
Kayseri, Niğde, Denizli, Uşak, Karaman, Çorum, Tokat, Elazığ, Sivas, Malatya son yirmi yılın çıkış yapan illeri..
Anadolu Kaplanları deniliyor bu kentlere..
Bakın bakalım, buralarda kalkınma devlet eliyle mi olmuş,, yoksa oraların halkı eliyle mi?
Allah için bakın...
Sivas son yirmi yıldır bu ülkenin en saygın ve marka siyasetçilerini çıkarırken, biz ne yapmışız?
Yukarıya çıkanın eteğinden çekiştirip alaşağı etmekten başka..
Ya da marka olabileceklerin seçilmemesini sağlamaktan gayrı...
Ne yapmışız?
Binlerce insana ekmek kapısı olacak 1. Organize Sanayi Bölgemize sahip çıkmamışız...
2’inci Organize Sanayi Bölgesinin kurulması için yer kavgası yapıp, projenin hayata geçirilmemesine seyirci durmuşuz..
Serbest Ticari Bölgemize destek olmamış, orayı iyi yönetememiş, sonra elimizden çıkması ve kapanmasına duacı olmuşuz.
Erzurum Ticaret Borsası Organize Hayvancılık Bölgesi açarak, ili Türkiye’de tarım merkezi haline getirmek için proje üretmiş, yer vermemişiz..
Yatırımları Teşvik yasası kapsamına alınmışız, teşvikli yatırım için sermayemizi, emeğimizi, beynimizi birleştirmemişiz..
Erzurumspor’a sahip çıkmamış üçüncü lige düşürmüşüz.
İtirazı olan var mı?
ETSO tarihi bir çıkış yaparak, Erzurum’da yerli sermayeye destek istemiş, yerli esnaf ve tüccardan alışveriş edilmesi için kampanya başlatmış.. Sonra da Ulusal ölçekteki büyük işletmelerce mahkemeye verilmiş.. Biz küçük esnaf, Erzurumlu esnaf olarak teşekkür etmemiş, tüketici olarak da Erzurumlu üreticiye destek vermemek için elimizden geleni yapmışız..
İçimizden biri yatırım yaptığında ona iftiralar, bühtanlar yağdırmış, destek çıkmamışız..
Hatta batması için gizli dualar göndermişiz..
Sonra, eleştiri yapıyoruz..
“Başbakan Erzurum’a ne verdi, heç....”
Yahu, biz Erzurumlu olarak şu şehre sahip mi çıktık, insanına saygı mı duyduk, değerlerini mi benimsedik?
Başbakan Erzurumspor’u birinci lige mi çıkaracaktı?
Ya da, hey Erzurumlular , kendi esnafınıza sahip çıkın mı diyecekti?
Ya da ....
Ne diyecekti de demedi..
Ne verecekti de vermedi...
Ne istedik de gelmedi?
Sahi ne istedik...
Bu şehirden 35 senede tam 480 bin Erzurumlu göç etmiş..
İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Sakarya’da, Antalya’da Erzurum’un yarısı..
Çekip gitmişler..
Bunların içinde siyasetçisi de var, işadamı da, memuru da..
Yükünü tutan gitmiş..
Erzurumlu Erzurum’dan kaçmış..
Sonra da dışardan Erzurumluluk üzerine ahkam kesmiş çoğusu..
Erzurum’u boşaltanlar, nutuk yağdırır olmuş..
Başbakan, “Ey Erzurumlular dönün şehrinize, gidin doğdunuz topraklarda iş yapın, oraları değerlendirin” mi, diyecekti?
Bakın, bir anekdot nakledelim..
Eski siyasilerimizle görüşüyoruz vakit vakit..
Bunların içinde bakanlık yapanlar da var..
Ağabeyi, dönün Erzurum’a diyoruz..
Şu şehri boşaltmayalım diye yakarıyoruz..
Ne diyorlar biliyor musunuz?
Gardaş, Erzurum’un şu iklimini görüp de bir daha dönmek zor..Gittiğimiz yerlerde hayat daha hoş daha kolay..
Buyurun..
Üst düzey bürokrat olanlar, gidince bir daha gelmiyor..
Milletvekilleri, bakanlar da..
İşadamlarımız, esnafımız da...
Bunlar Erzurumlu..
Bunlar bizim..
Erzurumlu Erzurum’dan kaçmış..
Başbakan, Erzurum’a geri dönüş için yasa mı çıkarmalıydı?
Sahi ne demeliydi?
Bakın bakalım, son 25 yıldır seçtiklerimizin kaçı Erzurum’da?
Milletvekili seçerken Erzurum’da ikamet edip etmediğine baktık mı?
Seçilenlerin çoğu başka illerde yaşıyorlardı.
Başbakan mı oy verdi bu seçilenlere?
Bahis uzun...
Bunu sürdüreceğiz...
Son söz..
Bize verilen, istediğimiz kadarıdır..
Neyi hak ediyorsak onu alıyoruz...
Doğrusu bu ..
İşimize gelirse....