Yorumcu kardeşime teşekkür ederim. Sayesinde bu güzel yazıyı okudum. Herkes paylaşsın diye gönderiyorum. Ogün Bey kusura bakmayasın. Sizinki de güzel, bu tamamlayıcı olur. Selamlar. Şinasi
İtiraf ediyorum:
Aşıktım ona...
Hem de kör kütük, sırılsıklam...
Divaneydim; gözüm başkasını görmezdi.
Gider, kapısına gözümü dikip hayran hayran onu süzerdim.
Oysa o varlığımın bile farkında değildi.
Çok toleranslı ve zarif görünürdü, ama mütehakkim ve mesafeliydi. Her davranışıyla, onlardan olmadığımı hissettirirdi.
Kimdim ki ben zaten; kapısını koruyan alelade biri... Kara kuru bir hudut neferi...
* * *
Beni görmezden geldikçe, teklifimi reddettikçe hepten marazileşti aşkım...
Gözüne girebilmek için onun beğendiklerini giydim, onun yediklerinden yedim. Sevdiği müzikleri dinleyip onun gibi dans ettim. Saçım onun tarzında taranmış, evim onunki gibi döşenmişti.
Okuduğu okullarda okudum, onun dilinde...
Onun görüşlerini savundum; kendiminmiş gibi...
Kanlı tarihi, tarihimdi; o yenince galiptim; yenilince mağlup...
"Din ayrı, devlet ayrı" demişti; ayırdım dinimi devletimden...
Gözüm döndü bir ara; onun gibi giyinmeyeni ipe çektim; yasakladım onunki dışında müzik dinlemeyi...
Ama olmadı; sevmedi gitti beni...
* * *
Baktı ki kaçış yok ısrarımdan; "Benimle olabilmek için değişmelisin" demeye başladı.
Fukaraydım; dökülüyordu üstüm başım... Bıyıklı, pasaklıydım. Kalabalıktım, kabaydım. Soylar kırmış, canlara kıymıştım. Yerlere tükürüyordum, o pis kokoreci keyifle yiyordum. Cahildim, işgalciydim, işkenceciydim. Dahası, onun dininden değildim.
Nasıl bir araya gelebilirdik ki?
Lakin öyle sınırsız ve karşılıksızdı ki aşkım, azimle değişmeye başladım. Kestim bıyığı da dayağı da... Kokoreçten caydım. Kuruttum efsanevi zürriyetimi; güvenliğimin önüne aldım hürriyetimi...
Hazırdım işte...
Nihayet onun evinde buluştuk geçen hafta...
Şöyle bir baktı bana; "Son rötuşları da yap, güzün görüşürüz" dedi, gitti.
* * *
Başım dönüyor sevinçten... Ama ona kavuştum diye değil; kendime ulaştım diye, ona kavuşayım derken...
Kendimi sevdirme hırsıyla, kendimi sevdim sonunda...
Aşamam sandığım sorunları aşabildiğimi gördüm.
Sardım yaralarımı; kavgalarımı gömdüm.
Çocuktum, büyüdüm.
O ise 11 Eylül'de geçirdiği kazadan sonra; tanınmaz hale geldi. Korktu; hepten içe kapandı. Hoşgörüsünün yerini, lanet bir ırkçılık aldı.
Arttıkça arttı kibri; gidip dine sığındı.
Ve ona olan hayranlığım, yerini bir özgüven duygusuna bıraktı.
* * *
Şimdi yine istiyorum onunla birlikteliği...
Ama kör bir tutku değil artık benimki, "bir mantık evliliği..."
Minnettarım ona; kanlı geçmişinin kazanımlarını kansız sağlamama, kendime güven kazanmama yardım etti.
Ama bugünkü yaşlı, tutucu haliyle bana o eski heyecanı vermiyor.
Genç ve dinamik olan, onu başka coğrafyalarla buluşturan benim...
Şimdi ondan öğrendiğim değerleri ona hatırlatmanın peşindeyim:
Farklılığa saygıyı, kendi kimliğini koruyarak başkalarıyla birlikte var olmayı,
...korkunun ve bağnazlığın yerine aklı koymayı,
...insan sıcaklığını, hoşgörüyü, çok kültürlülüğü, kültürler arası diyaloğu...
Yıllar yılı zaaf saydığım şeyden; insan çeşitliliğine dayalı servetimden ve eşsiz coğrafi mevkimden bir zafer yaratmaya adayım şimdi...
10 yıl sonra muhtemelen o bana muhtaç olacak, benim kalmayacak ona ihtiyacım... Ve nihayet ben, yıllarca olmak istediğim şeyden çok, şimdi olmaya başladığım şeye hayranım.