Ramazan’ı tarif eden en mühim olgu açlık…
Oruç tutmak - detaya inilmezse - aç kalmakla eşdeğerdir…
Kral’la dilenciyi aynı noktada birleştirdiğinden olsa gerek, “ikisi de aynı iştahla acıkırlar” denmiş..
Bir düşünür, “açlık; dava, kin ve mücadele gibi şeyleri pek tanımaz” diyor…
Yani bir insan aç ise, önceliği davasına veremez…
Veya… kin yahut mücadele güdüsüyle açlığı bastırma girişiminde bulunmaz..
Öylesine can yakıcı bir duygudur…
Bu yüzden de…
“Açlık ile gurur, hiçbir zaman bağdaşamaz, bir arada bulunmaz...”
“Açlık, ne dost, ne akraba, ne insanlık, ne de hak tanır” denirken de bu anlama işaret vardır…
Can taşıyan için zor bir haldir…
Erzurum’a özgü bir sözdür…
“Aç it fırın yıkar” diye…
Rabbim açlıkla imtihan etmesin duası işi özetler…
Yahut büyük Türk düşünürü Kaşgarlı Mahmut’un “deve yükü aş olsa, aça az görünür.” sözü…
Bu anlama gelecek güzel bir ifade de Sebayi’ye aittir…
Diyor ki; “Tok olan cümle cihanı tok sanır. Aç olan alemde ekmek yok sanır”
Evet, öyledir…
Hem öyledir ki…
Açlık kılıçtan bile keskindir…
Açlıkla ilgili çok nefis bir tesbitte ünlü Alman düşünür Goethe’ye aittir…
“Açlık, en akıllı balıkları bile oltaya getirir” diyor…
Harika…
Bir başka ecnebi düşünür de…
“Açlıktan öleni bir sandık altın diriltemez.” tespitinde bulunuyor…
Buna benzer özlü bir değiş ise Trivalluvar’ın…
O da… “Açlık, sert kemikleri yumuşatır” demiş…
Bütün bunları taçlandıracak ve açlık üzerine söylenebilecek en nefis söz ise bizden birine ait…
Cenap Şahabettin’e…
Ne diyor: “karnı açlardan ziyade kalbi açlara acırım”
Biz de bunun üstüne laf olmaz deyip baştaki duaya sığınırız…
“Allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin”