Yazılı basın açıklaması yapan Aktaş, Anayasa değişikliği paketine 12 Eylül'de 'hayır' diyeceklerini belirterek, pakette memurların sendikal haklarında kısıtlamalara gidildiğini ileri sürdü. Birden fazla sendikaya üyeliğin yolunun açılması halinde, sendikaların küçülüp etkisiz hale geleceğini belirten Aktaş, “Yeni anayasanın içerdiği bazı maddeler ile şimdiki haliyle iş ve ücret güvencemiz ortadan kalkacak. Üst düzey görevlere gidebilmemizin önü kapatılıyor.” dedi.
Aktaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sayın Başbakanın şehrimizi ziyareti bizler için bir fırsat oldu. Gerek bu ziyaret esnasındaki temasları ve gerekse miting meydanında halkımıza hitap etmesi şu gerçeği ortaya çıkarmıştır: Yapılacak olan bu referandumun gelecekte kimlere yaradığını tartışılacak olmasıdır. Ancak bir hakikat var ki oda asgari geçim sıkıntıları altında inleyen Kamu çalışanlarına yaramadığı hakikatidir. Değiştirilmek istenen ve 12 Eylül 2010 tarihinden sonra muhtemel yürürlüğe konulacak bu paket hakkında Türk Ulaşım-Sen Erzurum Şubesi olarak bazı tenkitlerimiz olacaktır. Bu tenkitleri yaparken bir kamu çalışanı bir sendikacı bakışıyla sınırlı kalmasına özen göstereceğiz. Değiştirilmek istenen maddelerin biz kamu çalışanlarını ilgilendiren kısımlarını incelediğimizde şu tablo ortaya çıkmaktadır. Özlük haklarımızda farklı bir ilerleme olmadığı gibi tam tersi bir çalışmayla uzlaştırma Kurulu Kararlarının bağlayıcı hale gelmesiyle Uluslar arası Sözleşmelerin vermiş olduğu bir hak olan Grev Hakkımız elimizden alınmak istenmektedir. Kamu çalışanları açısından önemli olan ve iş hayatınızda çözümsüzlükleri, ihtilafları sendikalar aracılığı ile hukuki zemine taşıyor idik; ancak yapılacak olan bu son değişiklikle, bizler için hayati önem taşıyan bu haktan mahrum edilmek istenmekteyiz. Gerek seçim meydanlarında ve gerekse yüz yüze temaslarda defalarca söz verilmesine rağmen memurların siyasete katılma yani görev yaparken siyasette aktif pozisyonlarda bulunma hakları bu paketin içerisine konulmamıştır. Birden fazla sendikaya üyeliğin yolu açılarak sendikaları küçük birer parçalar haline getirilmeye çalışmakla birlikte; iş barışını bozacağı gibi sendikasızlaşmayı da amaçlamaktadır. Sadece isim değişikliğine gidilerek toplu görüşmelerin adı Toplu sözleşme şeklinde ifade edilmek istenmiş uluslar arası sözleşmeden doğan hakkımız olan grev hakkımız yine verilmemiştir. Malum olduğu üzere içinde bulunduğumuz bu Ağustos ayı içerisinde yaklaşık 2 milyon beş yüz bin memuru ilgilendiren Toplu Görüşmeler başlamış olmasına rağmen şu an itibarı ile bizler için umut sayılabilecek somut adımların atılması yerine bu görüşmelerin sonuçlandırılmasını referandum sonrasına bırakılmak istenmesi memurlar tarafından endişe ile izlenmektedir. Diğer bir ifade ile Hükümet Toplu Görüşme sonuçlarını referandum sonrasına bırakarak çıkacak olan Evet yada Hayır oylarının Toplu Görüşme sonuçlarını etkileyeceği imasını vurgulayarak memurları köşeye sıkıştırmayı planlamaktadır. Muhalefetin en çok üzerinde durduğu konu olan Yargının Kurumsal Yapısının siyasi irade tarafından düzenlenmesini biz kamu çalışanları açısından önemli sakıncaları bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin şimdiki haliyle iş ve ücret güvencemizin ortadan kalkacağı ve üst düzeyde görevlere gelebilmemizin önünü kapatacak olan 657 Sayılı Kanunda yapılacak olan değişikliklerin ve yeni personel kanunlarının yasallaşması mümkün değildir; Ancak bu durum 12 Eylül 2010 tarihinden sonra değişebilir. İş ve ücret güvencemizin ortadan kaldırılıp, yönetim kadrolarına tamamen siyasi kişilerin atanmasının önünü açacak olan ve bundan daha önemlisi çalışama hayatını piyasa şartlarına uygun hale getirerek açıktan atanmayı sağlayacaktır. Bu anayasa değişikliğinden sonra yargı kurumları tamamen siyasi iradenin insyatifine göre şekilleneceğinden yargının tarafsızlığı bütünüyle yok olacaktır;
Şüphesiz ki bu durum iktidarların kendilerini istediği şekilde Anayasa yapmalarının yolunu açacak bu itibarla iktidar olanlar meclisteki çoğunluğu elinde bulundurmasından dolayı tek güç olacağından istediği kanunu çıkarabilecekti. Buna bir misal vermek gerekirse; Emekli ikramiyelerini kaldırdım, maaşları yarıya indirdim, sağlık harcamalarındaki devlet katkısını kaldırdım diyebilecek kendisine karşı olan kurumları kapatabilecek, kişileri sindirebilecektir. Demokrasilerin olmasa olmazı olan Ülke Yönetimindeki çoğulculuk çoğunluğun eline geçecek, tek karar mercii Cumhurbaşkanı ve Başbakan dolayısıyla hükümet olacağından ülkemiz seçilmiş diktatörler tarafından idare edilecektir. Bu referanduma evet deme düşüncesinde olanlar gerekçe olarak yürürlükte olan 12 Eylül Anayasasının darbe anayasası olduğunu ifade etmektedirler ki El-Hak doğrudur. Ancak Türkiye’de Demokrasi ve Özgürlüklerin gelişmesine katkı sağlayacak olan ‘Sivil ve Demokratik’ bir anayasa adını verdikleri bu anayasa değişiklerinin içeriği incelendiğinde hiçte ifade edildiği gibi demokrasinin ve özgürlükleri gelişmesine katkı sağlayacak gibi gözükmüyor. “